2025-2027 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) kamuoyuna sunuldu. Türkiye’nin ekonomik yol haritasını çizen bu program, lojistik sektörünü de ilgilendiren önemli düzenlemeler ve hedefler içeriyor. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan bu kapsamlı planın, lojistik sektörü için öne çıkan başlıklarını ele alıyoruz.
Gümrük Kapılarında Kapasite Artışı ve Dijitalleşme
OVP, dış ticarette rekabeti artırmak amacıyla gümrük işlemlerinin basitleştirilmesini ve işlem maliyetlerinin azaltılmasını hedefliyor. Özellikle gümrük kapılarının işlem kapasitelerinin artırılması, fiziksel altyapılarının yenilenmesi ve yerli teknolojilerin etkin bir şekilde kullanılması programın öncelikleri arasında. Bu gelişme, ticaretin daha hızlı ve maliyetsiz gerçekleşmesini sağlayacak.
Yeni nesil teknolojilerin lojistik süreçlerine entegrasyonu, işlem sürelerini kısaltarak tedarik zincirinde önemli bir hızlanma yaratacak. Türkiye, bu alanda yaptığı dijitalleşme hamleleriyle bölgesel bir lojistik üs olma yolunda daha güçlü adımlar atabilecek.
Taşımacılığın Güçlendirilmesi ve Stratejik Konumun Korunması
Taşımacılık, Türkiye ekonomisinin önemli sektörlerinden biri. OVP, ülkenin hizmet ticareti potansiyelini daha etkili kullanmak amacıyla taşımacılık ve turizm gibi sektörlerin küresel rekabet gücünü artırmayı hedefliyor. Özellikle lojistik dağıtım ağlarının (YLDA) daha fazla firmayı kapsayacak şekilde genişletilmesi ve ihracat süreçlerinin uçtan uca teslimatlarla hızlandırılması planlanıyor.
Bu adımlar, özellikle Türkiye’nin Asya ve Avrupa arasındaki stratejik konumunu güçlendirecek. İhracatın daha kısa sürede ve düşük maliyetle gerçekleştirilmesi, Türk firmalarının küresel pazarlarda rekabet avantajını artıracak. Lojistik ağlarının etkin yönetimi, özellikle küresel tedarik zincirinde Türkiye’yi kilit bir oyuncu haline getirebilir.
Serbest Ticaret Anlaşmaları ve Yeni Pazarlara Açılım
OVP’nin bir diğer önemli başlığı, serbest ticaret anlaşmalarının kapsamının genişletilmesi ve mevcut anlaşmaların derinleştirilmesi üzerine. Türkiye, bu çerçevede hem komşu ülkelerle hem de uzak coğrafyalarla ticaret ilişkilerini güçlendirmeyi planlıyor. Özellikle “Uzak Ülkeler Stratejisi” ve “İslam Ülkeleri ile İhracatı Geliştirme Stratejisi”, mal ve hizmet ihracatında yeni pazarlar oluşturma amacı taşıyor.
Bu stratejik hamlelerle, Türk lojistik firmaları daha geniş bir coğrafyada faaliyet gösterme şansına sahip olacak. Afrika, Latin Amerika ve Asya gibi pazarlara yönelik açılım politikaları, sektörde yeni fırsatlar yaratacak ve ihracat kapasitesini artıracak.
Yeşil Dönüşüm: Lojistikte Karbonsuz Gelecek
OVP, Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) gibi çevre odaklı düzenlemelere uyum sağlama hedefini de içeriyor. Bu kapsamda lojistik sektöründe yüksek kapasiteli şarj istasyonları kurulması planlanıyor. Ulaşımda emisyon azaltımı ve sürdürülebilirlik projeleri, karbon ayak izini azaltmaya yönelik stratejilerle desteklenecek.
Türkiye’nin yeşil dönüşüm sürecinde lojistik sektörü, bu tür altyapı yatırımlarıyla küresel standartlara uyum sağlayacak ve çevre dostu uygulamalarla rekabet gücünü koruyacak. Net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda, elektrikli araç kullanımının yaygınlaşması ve lojistik altyapılarının buna uygun hale getirilmesi, sektörde önemli bir değişimin habercisi.
Altyapı Yatırımları ve Bağlantısallığın Güçlendirilmesi
Lojistikte başarılı olmanın yolu, güçlü ve modern bir altyapıdan geçiyor. OVP, bağlantısallığı artıracak projelerle lojistik sektörünün daha etkin çalışmasını hedefliyor. Gümrük kapıları ve taşımacılık hatlarındaki yenilikler, malların daha hızlı hareket etmesini sağlayacak. Bu durum, hem ihracatçıların iş süreçlerini hızlandıracak hem de Türkiye’yi bölgesel bir ticaret merkezi haline getirecek.
Sonuç: OVP’nin Lojistik Sektörüne Getireceği Fırsatlar
OVP, lojistik sektörüne yönelik bir dizi önemli hedefi içeriyor. Dijitalleşme, yeşil dönüşüm, yeni ticaret anlaşmaları ve altyapı yatırımlarıyla sektörde büyük bir ivme yakalanması planlanıyor. Türkiye’nin stratejik coğrafi konumu, bu hedeflerin hayata geçirilmesiyle daha da güçlenecek. Tüm bu adımlar, Türk lojistik sektörünün küresel pazarlarda daha güçlü bir oyuncu olmasını sağlayacak.