Öğretim Görevlisi Dr. Emre İpekçi, çağımızda, malın depoda beklemesinin değil; hızlı bir sirkülasyon olmasının istendiğini belirterek, hız için tedarik zinciri planlanmasının ve dijitalleşmenin önemini vurguladı.
Artvin Çoruh Üniversitesi Hopa Meslek Yüksekokulu Lojistik Programı Öğretim Görevlisi Dr. Emre İpekçi, depoların artık lojistik bakış açısı ile değil, tedarik zinciri bakış açısıyla yönetilmesi gerektiğini söyledi.
İpekçi, lojistikte depolama hizmetleri konusuna ilişkin açıklamalarda bulundu. Dijitalleşme ve yeşil dönüşümün önemine vurgu yapan İpekçi, iyi bir depo yönetim sistemi için atılması gereken adımları paylaştı.
Lojistik hizmetler arasında, taşımacılıktan sonra maliyet kaleminin en fazla olduğu depolama hizmetinin çok önemli bir yer tuttuğunu belirten İpekçi, depoların, üretim yapan işletmelerin sahip oldukları depolar ve lojistik hizmet sağlayan firmaların depoları olarak ikiye ayrıldığını söyledi. Türkiye’deki depoların hatrı sayılır bir kısmının üretim yapan işletmelerin sahip olduğu depolar olduğunu aktaran İpekçi, bu depoların çoğunun profesyonel yönetilemediğini belirterek, “Buralardaki hacimler, depoların planlanması, raflar, raf aralıkları, kullanılan malzemeler eski usullerde yapılıyor. Çok modern yöntemler kullanılmıyor. Buralardaki depo yönetiminin çok iyi olduğunu söyleyemem” dedi. Lojistik hizmet sağlayan firmaların depolarında, yönetimsel süreçlerin daha profesyonel olduğunu ifade eden İpekçi, “Yazılımlar üzerine ilerleyen sistemler ve süreçler var. Bu depolar daha iyi yönetiliyor. Kullanılan sistemler, yazılımlar çok daha modern ve çok daha iyi. Buralardaki depo doluluk oranları çok daha yüksek” ifadelerini kullandı.
“Lojistik firmalarının depoları tercih edilmeli”
Depolama işini üretim yapan işletmenin kendisinin yapmaması gerektiğini söyleyen İpekçi, yönetimsel süreçlerinin daha profesyonel olması nedeniyle, işletmelere, lojistik hizmet sağlayan firmaların depolarını tercih etmelerini önerdi. İpekçi, “İşletmelerin, lojistik hizmetini ve depolama hizmetini bu firmalardan almaları taraftarıyım. Bir firmadan nakli hizmet alınabiliyorsa depolama hizmeti de alınabilir. Ürettikleri ürünleri boşuna depolarında bekletmelerine gerek yok. İşletmelerin üretime odaklanması gerekiyor. Onların işi lojistik değil” diye konuştu.
Türkiye’de son yapılan araştırmalara göre depo doluluk oranlarının yüzde 60 düzeyinde olduğunu, güncel verilerin bulunmadığını bildiren İpekçi, “Günümüzde çok yüksek bir depo doluluk oranı olduğunu söyleyemem. Bölge bölge çok yüksek depo doluluk oranlarına rastladığımız yerler de var. Bazı yerlerde ise atıl kapasite çok fazla. Burada üretim ve lojistik sistemlerinin birbirlerine ne kadar yakın ve ne kadar entegre kurgulandığı önemli” sözlerine yer verdi.
Geleneksel yaklaşımla yönetilen depo ve işletmelerde depo doluluk oranlarının daha düşük, daha profesyonel sistemlerle yönetilen depolarda ise çok daha fazla olduğuna dikkat çeken İpekçi, “Marmara’nın dışında kalan Samsun, İzmir, Mersin gibi üretimin ve depolama süreçlerinin yoğun olduğu yerlerde İstanbul kadar doluluk oranı ve modern bir depo yönetim anlayışı göremiyorum” ifadelerini kullandı.
“Güncel yazılım ve donanım çok önemli”
Lojistiğin yapısı gereği çok dinamik bir sektör olması nedeniyle teknolojinin değişim ve dönüşümlerinden hızlı bir şekilde etkilendiğini belirten İpekçi, depolamada güncel yazılım ve donanımın önemine vurgu yaptı. İpekçi, şöyle konuştu: “Özellikle sanayi 4.0 süreci ile birlikte bunun hem yazılım ayağı hem de donanım ayağı var. Bir depo için hem güncel donanım hem de güncel yazılım gerekiyor. Donanım ayağında kullanılan sistemler otomatik depolama sitemleri. Bazı firmalar, depoları çok yüksek düzeyde otomasyona bağlı yönetiyorlar. Depoyu çok iyi inşa etmiş, planlamış olabilirsiniz, atıl kapasitenizde çok alan bırakmamış olabilirsiniz ama depoyu iyi de yönetmeniz lazım. Orada da işin yazılım boyutu ortaya çıkıyor.”
“Depolarda sirkülasyon şart”
Lojistik bakış açısıyla yazılımlar yapıldığını ama depoları artık tedarik zinciri bakış açısıyla yönetmek gerektiğine vurgu yapan İpekçi, “Artık depolar ürünlerin çok bekletilmek istendiği yerler değil. Artık 24 saati aşmayan depolamalar var. Malın depoda beklenmesi değil; hızlı bir sirkülasyon olması isteniyor. Depolara çok fazla ürün gelsin, günlerce haftalarca depolansın değil; artık hızlı bir şekilde üretime girsin ve hızlı bir şekilde üretimden çıksın, müşteriye sevk edilsin anlayışı hakim. Bu da tedarik zincirinin nasıl planlandığıyla alakalı. Siz talebi tahmin etmekle mi üretim yapacaksınız, yoksa müşteriden gelen talebe göre mi üretim yapacaksınız? Burada da yazılımların önemi ortaya çıkıyor. Üretim yapan bir işletmenin faaliyet gösterdiği alan tabii ki önemli ama her sektörün de kendine has bir dinamiği var. Yazılım kullanıyorsanız bunu ayarlayabilirsiniz” şeklinde konuştu.
“Maliyeti iyi yönetmek yazılımla mümkün”
Depolama maliyetini iyi yönetebilmenin temelinden birinin işin yazılım boyutu olduğunu aktaran İpekçi, “Bunu yapan firmalar daha karlı olabiliyorlar” diye ekledi. Türkiye gibi lojistik performans endeksinde gittikçe aşağı sıralara giden bir ülke için maliyetin çok fazla olduğuna vurgu yapan İpekçi, “Özellikle yakıt maliyeti çok fazla. Taşıma kaynaklı maliyet çok fazla. Depolama kaynaklı maliyetlere mutlaka eğilmek lazım. Depo ve stok ayağına… Bunları iyi yönetebilirsek Avrupa ile rekabetimizde önde olabiliriz. Ama tam tersi olursa daha da geriye düşeriz” dedi.
“Yazılım ve donanımda yeterli değiliz”
Geçmişle kıyaslandığında, şu an depolardaki otomasyon düzeyinin daha yüksek olduğunu belirten İpekçi, “Amazon gibi e-ticaret firmalarının ülkemize girmesi buna dair farkındalığı artırıyor. Ama Endüstri 4.0’ı konuştuğumuz şu günlerde ne donanım ne de yazılım ülkemizde yeterli düzeyde değil” dedi. Zaman içinde güncel yazılım ve donanıma sahip depoların Türkiye’de de yer alacağını söyleyen İpekçi, “Çünkü bizde e-ticaret büyük bir potansiyel barındırıyor. Türkiye’nin bu alanda dönüşümü hızlı bir şekilde gerçekleştireceğini düşünüyorum. Lojistik alanında çok hızlı aksiyon alabiliyoruz” sözlerine yer verdi.
“Dijitalleşen ayakta kalacak”
Bugün sadece üretilen ürünle yarışılmadığını, firmaların dijitalleşmeyi yakaladığı takdirde ayakta kalabileceğini ifade eden İpekçi, “Ürünün en iyisi, en kalitelisi üretebilir, ama dijital anlamda rekabet edilemiyorsa, tedarik zinciri iyi kullanılamıyorsa hayatta kalınamaz. Zaten yakalanmazsa işletmeler artan maliyetlerle ayakta kalamaz” şeklinde konuştu.
“Çevreci depolar tasarlanmalı”
Yeşil lojistiğin sağlanması için depolara büyük iş düştüğünü ifade eden İpekçi, “Öncelikle yeni depoları, inşa edilme sürecinde çevreci olarak tasarlamak lazım. Kendi enerjisini üretmesi, güneş enerji santrallerin depoların üzerine konulması, yağmur suyu ya da atık suyunun ayrıştırması, yağmur suyunun toplanıp diğer alanlarda kullanılması, çevreci yöntemlerle üretilmiş olan depolama ekipmanlarının tercih edilmesi gibi bir takım yöntemlerin uygulanması gerekiyor. Bu anlamda kullanılan yazılım da büyük önem taşıyor. Ne kadar iyi bir yazılım kullanılırsa, o yazılım ne kadar verimli çalışırsa çevreci yaklaşım o kadar benimsenecek” ifadelerine yer verdi.
“Yeşil dönüşümde yetersiziz, tedbir şart”
Türkiye’de lojistik depolama alanında yeşil dönüşümün yetersiz olduğunu belirten İpekçi, yeşil dönüşümün sağlanması için devletin denetleyici ve düzenleyici rolünün mutlaka artırılması gerektiğinin altını çizerek, “Gerekirse daha zorlayıcı tedbirlerin devlet tarafından ortaya konması lazım. Bir takım belgeler, teşvikler veriliyor ama bunlar yeterli değil. Çok asgari şartları sağlayarak bu belgeler alınabiliyor. Bu belgelerin alınmasının çok daha zorlaştırılması lazım” dedi.
“Devlet desteği gerekiyor”
Yenilebilir enerjinin maliyetinin çok fazla olduğuna dikkat çeken İpekçi, devletin destekleyici olmasının önemini vurguladı. Eğer devlet destek verirse büyük bir dönüşüm olacağını belirten İpekçi, “Avrupa’nın gerisindeyiz. Hatta bazı Arap ülkelerinin bile gerisindeyiz. Biz güneşi çok uzun saatler alabilen bir ülkeyiz. Bu açıdan bu dönüşüm zamanla zaten mutabakat hedefleri nedeniyle zorunlu olacak. Depolarda yeşil dönüşümün mutlaka sağlanması lazım” diye konuştu.